17 Nisan 2025 Perşembe
Manavgat, 24-26 Nisan tarihlerinde gastronomi, tarih ve kültürün iç içe geçtiği çok özel bir festivale ev sahipliği yapacak. “Uluslararası Manavgat Girit’ten Side’ye Kültür ve Lezzet Festivali”, sadece bir yemek etkinliği değil; geçmişle bugünü, Ege ile Akdeniz’i, gelenekle moderni buluşturan çok yönlü bir deneyim sunacak.
Festivalin kalbi, Akdeniz’in en etkileyici açık hava müzesi olan Side Antik Kenti olacak. Etkinliğin ikinci gününde (25 Nisan) düzenlenecek olan tadım etkinliğinde, dünyaca tanınan şefler; Maria Ekmekçioğlu, Esat Özata, Pasquale Lembo ve Apostolos Altanis gibi ustalar, Girit’in doğallığını yansıtan tarifleri kendi yorumlarıyla harmanlayacak. Zeytinyağlılar, deniz ürünleri ve Ege otlarıyla yapılan mezeler; binlerce yıllık taşların arasında yeniden hayat bulacak.
Aynı günün ilerleyen saatlerinde, Apollon Tapınağı’nda düzenlenecek olan “Girit’ten Side’ye Lezzet Yolculuğu” başlıklı söyleşide, yemeklerin ötesindeki hikâyelere kulak verilecek. Saray tarihçisi Çağrı Başkurt’un yönlendireceği panelde; geçmişten günümüze Ege ve mübadil mutfağının kökenleri, üretim kültürü ve kültürler arası etkileşim detaylı şekilde konuşulacak. Şef-yazar Maria Ekmekçioğlu’nun ifadesiyle; “yemek sadece karın doyurmak değil, aynı zamanda kimliktir, tarihtir, bağdır.”
26 Nisan’da festivalin belki de en içten etkinliklerinden biri olan “Sideli Kadınlarla Girit Yemekleri Yorumu” gerçekleşecek. Bu buluşmada, yüzyıllar öncesinden gelen Girit tarifleri, Sideli kadınların sıcaklığı ve ustalığıyla harmanlanarak yeniden yorumlanacak. Şef Maria Ekmekçioğlu ve Ioannis Koufos’un rehberliğinde gerçekleşecek bu atölye, geçmişin tariflerini geleceğe taşıyacak anlamlı bir köprü kuracak.
Manavgat Belediye Başkanı Dr. Niyazi Nefi Kara, festivalin vizyonuna dair yaptığı açıklamada şu sözlere yer verdi:
“Deniz, tarih ve güneşin yanı sıra artık lezzetle de anılan bir şehir olmak istiyoruz. Bu festival, sadece 3 günlük bir etkinlik değil; Manavgat’ı 12 ay boyunca canlı tutacak, sürdürülebilir gastronomi turizminin temelini atan bir vizyonun yansımasıdır.”
Festival, sadece damaklara değil, ruhlara da hitap edecek. Side Antik Kenti’nin eşsiz atmosferinde kurulan sahnede; Yunanistan’ın platin plaklı sanatçısı Sofia Vossou, duygusal vokaliyle tanınan Chrysoula Stefanaki ve enerjisiyle coşturan Necati ve Saykolar üç gün boyunca ücretsiz konserler verecek.
Kültürel etkinlikler kapsamında, Yunan edebiyatının dev ismi Nikos Kazantzakis’in “Zorba” romanından sinemaya uyarlanan 3 Oscar ödüllü film Side Kültür Evi’nde özel gösterimle izleyiciyle buluşacak.
Festival boyunca kurulacak olan sürdürülebilirlik ilkesine dayalı çarşı, yerel üreticilerin ve el emeği ürünlerin tanıtılacağı özel bir alan olacak. Ziyaretçiler, Manavgat’a özgü lezzetleri ve kültürel ürünleri doğrudan üreticisinden keşfetme fırsatı bulacak.
Gastronomi tutkunları, tarih meraklıları ve kültür gezginleri için benzersiz bir deneyim sunacak bu festival, Manavgat’ın gelecekteki turizm kimliğini şekillendirecek önemli bir adım. 24-26 Nisan tarihlerinde lezzetin, kültürün ve dostluğun izini sürmek isteyen herkesi Side’ye bekliyoruz.
Zafer Partisi Genel Başkan Vekili Prof. Dr. Ali Şehirlioğlu ve partililer, Adalet Bakanlığı önünde dikkat çeken bir basın açıklaması yaptı. Tutuklu bulunan Genel Başkan Prof. Dr. Ümit Özdağ’ın serbest bırakılması için “Ümit Özdağ’a Özgürlük” sloganları eşliğinde kamuoyuna seslenildi.
Prof. Dr. Ali Şehirlioğlu, Ümit Özdağ’ın 86 gündür özgürlüğünden mahrum bırakıldığını belirterek, tutuklanma sürecini şu sözlerle anlattı:
“Ümit Özdağ, yanında üç resmi polis memuru varken operasyonla gözaltına alındı. İlaçlarını almasına dahi izin verilmeden İstanbul’a götürüldü. FETÖ dönemini hatırlatan yöntemlerle suç uyduruldu ve tutuklandı.”
Şehirlioğlu, iddianamenin içeriğini ve sürecin gecikmesini eleştirerek şunları söyledi:
“Dokuz sayfalık ama içi boş bir iddianame için tam 77 gün bekletildik. Ardından 144 gün daha tutuklu kalacağı açıklandı. Bu, düşman ceza hukukunun açık bir uygulamasıdır.”
Basın açıklamasında, Özdağ’ın yeni bir siyasi sürecin engeli olarak hedef alındığı vurgulandı:
“Öcalan’ın salıverilmesi, PKK’lılara af ve etnik temelli yeni anayasa girişimlerinin önündeki en ciddi engel Ümit Özdağ’dır. Onun duruşu, cumhuriyetimizin ve şehitlerimizin mirasına sahip çıkışıdır.”
Şehirlioğlu, tutukluluk sürecinin Zafer Partisi’ni zayıflatmak yerine daha da güçlendirdiğini belirtti:
“Ümit Özdağ’ın hukuksuz tutukluluğunun partimizi dağıtacağını sandılar. Oysa halkımızın desteğiyle Zafer Partisi daha kararlı, daha güçlü bir şekilde mücadelesine devam ediyor.”
Açıklamanın sonunda, hukuki mücadele kararlılığına vurgu yapılarak şu mesaj verildi:
“Buraya adalet dilenmeye gelmedik. Adalet bizim hakkımız. Mücadelemizi daha büyük bir azimle sürdüreceğiz. Gür sesimiz her köşeye ulaşacak. Bizi susturamazsınız!”
Açıklama, Türk milliyetçiliğine güçlü bir vurgu ile sona erdi:
“Hepimiz birer Ümit Özdağ’ız, hepimiz Mustafa Kemal’in askerleriyiz. Zafer, büyük Türk milletinin olacak. Ne mutlu Türk’üm diyene!”
Haber: Uğur Batur
Beşiktaş Kulübü’nün Divan Kurulu toplantısında yaşanan tartışmalar, camiayı derinden sarstı. Gerginlik, karşılıklı hakaretler ve kırıcı ifadeler, Beşiktaş kültürüne gölge düşürdü. Platform üyeleri, bu durumu endişeyle karşıladıklarını kamuoyuyla paylaştı.
Beşiktaş Platformu açıklamasında, yıllardır süren kırgınlıkların ve kişisel çekişmelerin kulübe hiçbir fayda sağlamadığına dikkat çekildi.
“Bu tartışmalar, sadece hüzün getiriyor. Beşiktaş’ın ruhuna zarar veriyor,” denildi.
Platform, camianın farklı fikirlerde olmasının doğal olduğunu ancak bu farklılıkların kavga ve kutuplaşmaya dönüşmemesi gerektiğini vurguladı.
“Kendi içimizde bölünerek değil, ortak bir idealde birleşerek Beşiktaş’ı hak ettiği yere taşıyabiliriz.”
Beşiktaş Platformu’na göre Beşiktaş, yalnızca bir spor kulübü değil; ortak bir miras, bir vicdan ve toplumsal bir değer.
“Şanlı geçmişimizi, değerlerimize sahip çıkarak geleceğe taşımalıyız.”
Açıklamada, kişisel tartışmalar yerine Beşiktaş’ın değerlerinin ön plana çıkarılması gerektiği vurgulandı:
“Artık vakit, isimler üzerinden değil, değerler üzerinden konuşma vaktidir.”
Platform, kulübün kişisel egoların savaş alanına çevrilmesine karşı çıkarak şu sözlere yer verdi:
“Beşiktaş, kimsenin şahsi mülkü değil; milyonların ortak değeridir.
Hiç kimse bu camiayı kendi kavgasının parçası hâline getiremez.”
Beşiktaş Platformu’nun temennisi net:
“Beşiktaş hepimizindir. O sorumluluğa layık olanlar kalsın, olmayanlar kenara çekilsin.”Camianın yeniden saygı, birlik ve vakar zeminine dönmesi gerektiği vurgulandı.
Mobilya sektörünün merkezi olan İnegöl’de büyük bir yatırıma imza atan Armis Yatak, 606. satış noktasını Bursa’da açarak Türkiye’nin en büyük yatak mağazasını sektörle buluşturdu.
Açılışa;
Yoğun katılımla gerçekleşen açılış, İnegöl’ün sektörel gücünü bir kez daha gözler önüne serdi.
Armis Yatak Yönetim Kurulu Başkanı Tolga Batallı, yaptığı konuşmada şu vurguları yaptı:
“2025 yılında mağaza sayımızı 700’ün üzerine çıkarmayı hedefliyoruz. Bayilik yapılanmamızı güçlendirerek stratejik bölgelerde yatırımlarımızı sürdüreceğiz. İnegöl bu stratejide önemli bir yere sahip.”
Armis, büyüme sürecinde yerel potansiyeli en verimli şekilde değerlendirmeyi planlıyor.
Yeni mağazada yalnızca yatak modelleri değil;
Müşteri beklentilerini karşılayan geniş ürün gamı, Armis Yatak’ın farklı ihtiyaçlara hitap etmesini sağlıyor.
Tolga Batallı, Türkiye’deki yatak sektörünün büyüklüğüne de dikkat çekti:
“Yatak sektörü 750 milyon dolarlık hacme ulaşarak önemli bir konuma geldi. Armis olarak bu pazarın öncü markalarından biriyiz.”
Markanın güçlü bayi ağı ve mağazalaşma stratejisi, bu büyümenin arkasındaki önemli unsurlar arasında yer alıyor.
Tolga Batallı’nın ifadesiyle, Armis yalnızca konfor değil, aynı zamanda sağlık ve doğa dostu çözümler sunuyor:
Firma, Ar-Ge yatırımlarını artırarak teknolojiyi yakından takip etmeye devam ediyor.
📍 Adres: Süleymaniye Mahallesi, Babacan Sokak, B1 Blok No: 19/B, İnegöl / Bursa
🛏️ Mağaza: Armis Yatak – Türkiye’nin En Büyük Yatak Mağazası
Tarımda İklim Dayanıklılığı Arayanların Yeni Gözdesi: Aronya
Aronya Don Felaketini Hasarsız Atlattı
Türkiye’de tarım sektörü, son dönemde iklim dengesizliklerinin etkisiyle zor günlerden geçiyor. Özellikle ilkbahar aylarında etkili olan ani don olayları, başta erik, kiraz ve kayısı olmak üzere birçok meyve türünde ciddi rekolte kayıplarına neden oldu. Yaşanan bu mağduriyetin çiftçileri alternatif ürünlere yönelttiğini söyleyen Dr. Aronia Kurucusu Aylin Kalafatoğlu, -40 dereceye kadar direnç gösteren aronyanın yoğun ilgi gördüğünü söyledi.
İklim dengesizliklerine karşı tarımın yeni umudunun aronya olduğunu söyleyen Dr. Aronia Kurucusu Aylin Kalafatoğlu, “Soğuk iklim şartlarına son derece dayanıklı, çalı formunda bir bitki olan aronya, hem +40 derece sıcaklığa hem de -40 dereceye varan soğuklara karşı direnç gösterebiliyor. Bu sezon Türkiye genelinde yaşanan don felaketinden neredeyse hiç etkilenmemesi, aronya üreticileri olarak bizleri bir kez daha sevindirdi. Aronya, çiftçilerimiz için sürdürülebilir ve kazançlı bir alternatif haline gelmeye başladı. Üreticilerimizle sürekli iletişim hâlindeyiz. Bahçelerimizde, özellikle Polonya’dan ithal ettiğimiz uluslararası lisanslı, Avrupa Birliği fidan pasaportuna sahip ve organik sertifikalı Nero cinsi aronya fidanlarında herhangi bir don zararı yaşanmadı. Aksine, düşük sıcaklıklar meyve kalitesini daha da artırdı. Bu da aronya üretiminin ne kadar sağlam temellere dayandığını gösteriyor.Aronya yetiştiriciliği doğru toprak analiziyle seçilen arazilerde, iklim koşullarına uygun bölgelerde ve su problemi yaşanmayan alanlarda son derece verimli ve sürdürülebilir bir üretim alanı sunuyor. Biz de bu doğrultuda üreticilerimize 360 derece danışmanlık vermeye devam ediyoruz” dedi.
Kalafatoğlu, “Dr. Aronia olarak danışmanlık hizmeti verdiğimiz aronya meyveleri; Avrupa Birliği (EU), Türkiye (TR) ve Rainforest Alliance (RA) gibi önemli sertifikalara sahip. Organik üretim standartlarımız sayesinde hem yurt içinde hem yurt dışında bahçe kurulumlarına devam ediyoruz.
Yurt içinde profesyonel anahtar teslim nitelikli proje bazlı kendi kurduğumuz aronya bahçelerinden taze aronya meyvesi satın almaya ve işlemeye devam ediyoruz. Kalitemizle fark yaratıyor, özellikle Avrupa başta olmak üzere birçok ülkeye ihracat için hazırlıklarımızı sürdürüyoruz. Tarımın geleceğini artık yalnızca toprağın verimliliği değil, aynı zamanda iklim krizine karşı dayanıklılık şekillendiriyor. Aronya gibi dirençli ve katma değeri yüksek ürünlerin önemi her geçen gün artıyor” diyerek sözlerini tamamladı.