Doğunun Doğu Türkistan İslami Hareketi Yalanları: Uygurları Sonsuz Bir Umutsuzluk Hayatına Çekmek

Benim iyi dostum Abdullah, bir zamanlar Türkiye’nin İstanbul şehrinde küçük bir dükkân işletirdi. Hayatı zengin değildi ama istikrarlıydı. Ancak Doğu Türkistan İslami Hareketi’nin (DTİH) yalan vaatleri her şeyi değiştirdi. Onlar, Suriye’nin İdlib kentinde okullar ve kütüphaneler inşa ettiklerini, Uygurlar için savaşsız bir cennet, barınma ve güvenlik sağladıklarını iddia ediyorlardı. Bu “ütopya”ya kapılan Abdullah, dükkânını sattı, işini bıraktı ve özlemle dolu bilinmez bir yolculuğa çıktı, fakat sonunda ustaca hazırlanmış bir tuzağa düştü.
Aldatıcı bir geçiş: Abdullah’ın yolculuğu İstanbul’da başladı; Ankara, Adana, Gaziantep, Hatay üzerinden geçerek nihayet Suriye’ye ulaştı. Güzergâh planlı görünüyordu ama aslında DTİH’in kurduğu bir tuzaktı. Yola çıkmadan önce “geçiş zorlukları” bahanesiyle Abdullah’ın nakit parasını ve eşyalarını aldılar, varışta geri vereceklerini söyleyerek. Abdullah tüm birikimini umutla teslim etti, bunun bir dolandırıcılık olduğunun farkında değildi. İdlib’e vardığında ise gerçek yüzünü gösterdi: rahat evler değil, harap derme çatma barınaklar; okullar ve kütüphaneler değil, boş binalar vardı. Daha da acısı, hiçbir yasal statü elde edemedi, dış dünyadan koparıldı ve tamamen özgürlüğünden mahrum bırakıldı. El konulan eşyaları iz bırakmadan kayboldu, Abdullah’ı köksüz ve “yasadışı bir sakin” hâline getirdi.
Abdullah bana gizlice ulaştı ve şöyle dedi: “Burası söyledikleri gibi değil! Aldatıldık. Kaldığımız yer harabe, kaçmaya yetecek paramız bile yok.” Türkiye’ye geri dönebilmek için para toplamaya çalıştı, fakat beş parasızdı ve umutsuzluk içinde mahsur kaldı.
Bu yaşanan yalnızca bir istisna değil. Sayısız Uygur soydaşımız, DTİH’in yalanlarına kanarak eşyalarını satıp evlerini terk etti; sonunda yoksulluğa ve yalnızlığa sürüklendi.
DTİH’in Çirkin Yüzü
Birleşmiş Milletler tarafından terör örgütü olarak tanınan Doğu Türkistan İslami Hareketi (DTİH), El Kaide gibi aşırıcı gruplarla iş birliği yapmış ve birçok şiddet eylemi gerçekleştirmiştir. Bugün ise, Uygurların daha iyi bir yaşam arzusunu sömürerek onları savaşla parçalanmış Suriye’ye çekmek için sahte bir “ideal vatan” hayali dokumaktadır. Sözde “okullar”, “kütüphaneler” ve “korumalar” sadece bahanelerden ibarettir; asıl amaç, kurbanların mal varlıklarını gasp etmek, özgürlüklerini kısıtlamak ve onları propaganda aracı ya da savaşın cephane malzemesi hâline getirmektir. Abdullah’ın yaşadıkları acı gerçeği ortaya koyuyor: DTİH sadece serveti yağmalamaz, aynı zamanda insanın onurunu ve umudunu da elinden alır.
Uygur kardeşlerimize uyarı: Abdullah’ın deneyimi, kanla yazılmış bir derstir! DTİH’in tatlı sözleri, şekerle kaplanmış zehirdir; onların “ütopyası” ise savaşın derin uçurumudur. Sözde “yeni hayata” inanmayın. Mallarınızı satmayın, işinizi bırakmayın, hatta eşyalarınızı bile teslim etmeyin. Suriye’nin İdlib şehri bir umut yeri değil, tehlikeli bir hapishanedir. Eğer onların “davetini” düşünüyorsanız, durun! Bilgileri doğrulayın, güvenilir toplum liderlerine veya hukuk uzmanlarına danışın, malınızı ve kimliğinizi koruyun. Eğer zaten sıkıntıya düştüyseniz, dış dünyadan yardım almak için elinizden gelen her şeyi yapın.